İlginç Bir Randevu: Yemek ile yemekte buluşmak
- Cemile Tufan Çelik
- 19 Eyl
- 3 dakikada okunur
Yıllarca kurumsal hayatın o hızlı temposunda koştururken, öğle yemeklerimin nasıl geçtiğini şimdi düşününce gülümsüyorum. Bilgisayar ekranından gözümü ayırmadan, bir yandan e-postalara cevap verirken diğer yandan ağzıma attığım lokmalar... Ne yediğimi, tadını, kokusunu hissetmeden, sadece "karın doyurmak" denen o otomatik eylemi gerçekleştirirdim. Bazen bir toplantıdan diğerine koşarken arabada atıştırdığım o sandviçlerin tadını hiç hatırlamıyorum bile. Tanıdık geldi mi?
Peki ya akşamları? Günün tüm yorgunluğu ve stresiyle eve gelip, kendimi bir an önce rahatlatmak için buzdolabının kapısını açtığım o anlar... Gerçekten aç mıydım, yoksa sadece o gün başa çıkamadığım bir duygunun üzerini lezzetli bir şeylerle örtmeye mi çalışıyordum? Bu soruların cevabını bilmeden, farkında olmadan yediğim o tabaklar...
İşte benim "Bilinçle Yeme" yani Mindful Eating ile tanışma hikayem tam da bu farkındalıkla başladı. Yıllardır ilaç sektöründe edindiğim bilimsel bakış açısını, wellness koçluğu yolculuğumda öğrendiğim ruh-beden-zihin bütünlüğüyle birleştirdiğimde, en temel eylemlerimizden biri olan "yemek yemenin" aslında ne kadar güçlü bir iyileşme aracı olabileceğini keşfettim.
Mindful Eating: Diyet Değil, Bir Keşif Yolculuğu
En baştan söyleyeyim: Mindful Eating bir diyet listesi, bir yasaklar bütünü değil. Aksine, kısıtlama ve kontrol yerine farkındalık ve dengeyi koyan bir felsefe. Yeme eylemine tüm duyularımızla, yargılamadan, şefkatle ve tam bir dikkatle katılma sanatı. Tabağınızdaki yemeğin rengini, kokusunu, dokusunu, çiğnerken çıkardığı sesi ve damağınızda bıraktığı tadı gerçekten fark ettiğiniz bir deneyim hayal edin.
Peki Neden Sürekli Diyet Yapıp Başarısız Oluyoruz?
Araştırmalar acı bir gerçeği yüzümüze vuruyor: Kilo verme programlarıyla kaybedilen kilonun büyük bir kısmı (%80'i) 5 yıl içinde geri alınıyor. Çünkü geleneksel diyetler genellikle ne yiyeceğimizi söyler ama neden ve nasıl yediğimizle ilgilenmez.
Stresli olduğumuzda kortizol hormonu salgılarız ve bu hormon bizi genellikle şekerli, yağlı yiyeceklere yönlendirir. Duygusal dalgalanmalar yaşadığımızda, canımız sıkıldığında ya da yalnız hissettiğimizde kendimizi buzdolabının önünde buluruz. İşte bu, fiziksel açlık değil, duygusal açlıktır. Mindful eating, tam da bu ikisi arasındaki farkı anlamamızı sağlayan bir ayna tutar.
Mindful Eating Bana Ne Sağlar?
Bu yolculuğa çıktığınızda hayatınızda nelerin değişebileceğini kendi deneyimlerimden yola çıkarak anlatmak isterim:
Sindirim Sisteminiz Size Teşekkür Eder: Yavaşladığınızda ve lokmalarınızı iyice çiğnediğinizde, sindirim aslında ağızda başlar. Mideniz ve bağırsaklarınız rahatlar, şişkinlik ve hazımsızlık gibi şikayetleriniz azalır.
"Doydum" Sinyalini Duyarsınız: Beynimizin tokluk sinyalini alması yaklaşık 20 dakika sürer. Hızlı yediğimizde, bu sinyal gelene kadar çoktan ihtiyacımızdan fazlasını yemiş oluruz. Yavaşladığınızda ise bedeninizin o nazik "teşekkür ederim, doydum" fısıltısını duyabilirsiniz.
Yemekle İlgili Suçluluk Duygusu Gider, Yerine Keyif Gelir: "Aman tanrım, o tatlıyı yememeliydim!" cümlesi yerine, "Bu tatlının her bir lokmasının keyfini çıkardım ve bana harika hissettirdi" demeye başlarsınız. Yiyecekler düşmanınız değil, bedeninizi besleyen ve size keyif veren dostlarınız olur.
Duygusal Yeme Nöbetleri Azalır: Canınız bir paket cips çektiğinde durup kendinize şu soruyu sorarsınız: "Şu an gerçekten aç mıyım, yoksa sıkıldım mı? Üzgün müyüm? Stresli miyim?" Bu küçük duraklama anı bile, otomatik pilottan çıkıp bilinçli bir seçim yapmanızı sağlar.
Hayatınıza Katabileceğiniz Minik Adımlar: Hadi Dene!
Bu sanatı hayatınıza dahil etmek için büyük devrimlere ihtiyacınız yok. Minik, uygulanabilir adımlarla başlayabilirsiniz:
Teknolojiyi Masadan Uzaklaştırın: ** O yemeği yerken sadece 5-10 dakikalığına telefonunuzu sessize alın, televizyonu kapatın. Yemeğinizle baş başa kalın.
Tabağınıza Bakın: ** Yemeye başlamadan önce bir an durun. Renklere, şekillere bakın. Koklayın. Bu yemeğin tabağınıza gelene kadarki yolculuğunu düşünün ve şükran duyun.
Çatalı Her Lokmadan Sonra Bırakın: ** Her lokmayı ağzınıza aldıktan sonra çatalı/kaşığı tabağın kenarına bırakın. İyice çiğneyin, yutun ve sonra diğer lokma için çatalınızı tekrar elinize alın. Bu basit hareket, hızınızı inanılmaz derecede yavaşlatacaktır.
"Neden Yiyorum?" Sorusunu Sorun: ** Buzdolabının kapağını her açtığınızda kendinize sorun: "Bedenimin mi ihtiyacı var, ruhumun mu?" Cevabınıza göre şefkatle hareket edin.
Ayaküstü Değil, Oturarak Yiyin: ** Mümkünse yemek için belirlenmiş bir alanda, bir masada oturun. Yemeği paketten değil, güzel bir tabağa koyarak yiyin. Bu, yaptığınız eyleme saygı göstermenizi sağlar.
Unutmayın, bu bir mükemmellik arayışı değil, bir farkındalık pratiğidir. Tıpkı meditasyon gibi, aklınız her dağıldığında onu nazikçe yeniden tabağınıza getirmektir.
Yemek yemek, sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda kendimizle bağ kurduğumuz, bedenimize şefkat gösterdiğimiz kutsal bir ritüel olabilir. Gelin, bu ritüeli birlikte yeniden keşfedelim ve tabağımızdaki huzuru bulalım. Yemek ile yemek masamızda farkındalıkla buluşalım.
Çünkü en iyi yaşımızda en iyi halimizde oluyoruz
Sevgiyle kucaklıyorum.
Cemile















Yorumlar